Nihan Altınsoy - Sularımız Tükeniyor!
 

Ana Sayfa
Bilimsel ve Güncel Yazılar
=> Aşı Üretim Teknikleri ve Kontrolü
=> Dezenfektanların Test Metodları
=> Mastitis
=> Göl Kuşlarında Kuş Gribi
=> Hayvanlarda Görülen Önemli Deri Hastalıklarına Mikrobiyolojik Yaklaşım
=> Tehlikeli Lezzet, Dondurma
=> Lejyoner Hastalığı
=> Myiasis (Yara Kurtlanması)
=> Yaşpastalara Mikrobiyolojik Yaklaşım
=> Sularımız Tükeniyor!
=> Epidemiyoloji Kavramı ve Temel Yaklaşımlar
Hakkımda
İletişim

TEHLİKENİN HIZ KESMESİ İÇİN BİLİNÇLİ OLMAK ŞART!

 

                                                                                 Vet. Hekim Nihan ALTINSOY

                                                                                     

Son günlerde hepimizi bir korku sardı. ‘Sularımız yok oluyor!’ Su kaynaklarımızda göz ardı edilemeyecek düzeyde meydana gelen azalma ve mevcut sularımızda ortaya çıkan kirlenme, yaşam kalitemiz üzerindeki etkilerini hissettirmekte. Küresel ısınma ile birlikte ortaya çıkan kuraklık, gelecek için yeterli su bulunamayacağı endişesi yaratmakla birlikte, yeryüzünde kullanılabilir suların içeriği hakkında da düşündürmektedir.

 

Su kullanım döngüsü, suyun kimyasal, fiziksel, bakteriyolojik, radyoaktif ve ekolojik özelliklerinin değişmesine, yani ‘su kirliliğinin’ oluşmasına neden olmaktadır. Bu durum doğrudan veya dolaylı olarak biyolojik kaynaklarda, insan sağlığında, balıkçılıkta, su kalitesinde ve suyun diğer amaçlarla kullanılmasında engelleyici bozulmalar yaratmakta ve önlem alınmadığı takdirde, zamanla hayat için olmazsa olmaz suyun varlığını tehlikeye sokmaktadır. Örneğin; 19. yüzyılın ortalarında, suyun biyolojik etkenlerle kirlenmesini takiben, kolera, tifo, paratifo, basilli dizanteri, ishaller ve ishallere bağlı olarak gelişen diğer enfeksiyonlar ortaya çıkmıştır.

 

Dere, ırmak ve göllerden alınarak insanların kullanımı için işlenmiş ya da işlenmeden kullanılan suların tehlikeli bileşimlerden arî olması gerekmektedir. Özellikle endüstri ve teknolojinin gelişimiyle suların aşırı kirlenmesi söz konusudur. Suların temiz, kaliteli ve kullanılabilir olması belirli standartlarla çerçevelendirilmiştir. Bu standartla uymayan, mevzuat sınır değerlerin üzerinde çıkan analiz sonuçlarında vakit kaybedilmeden müdahale edilmeli ve sanitasyon çalışmaları başlatılmalıdır. Çevreyi ve çevrede bulunan su kaynaklarını doğru kullanmak, oluşan ve gelecekte oluşabilecek pek çok olumsuz koşulun ortadan kalkmasına yardımcı olacaktır. Tarımda, verimli ürün elde etmek için gübreleme amacıyla kullanılan nitrat ve fosfat sulara karışarak çevrede oksijen dengesizliğine neden olmaktadır. Deterjanlar ve radyoaktif artıklar da suları kirleten hatta suda yaşayan canlılarda mutasyonlara neden olabilen önemli unsurlardandır. 

 

Kullandığımız suyun içeriğini tespit etmek, içeriğini bildiğimiz suyu da doğru yerde kullanmak hem tasarruf hem de sağlık açısından önem teşkil etmektedir. Bu amaçla su analizleri yapan çeşitli laboratuvarlardan faydalanılabilir. Özellikle salgın hastalıklar ortaya çıkmadan önce kontrol altında tutulması ve herhangi bir salgın hastalığın kitlelere çevredeki sulardan bulaşıp bulaşmadığının kontrolü oldukça önemlidir. Bunun haricinde rutin olarak sularda mikrobiyolojik analizlerin de yapılması şarttır. İncelenmesi istenen suyun inceleme yapılacak laboratuvarlara götürülmesi veya gönderilmesi dikkat ister. Numune olan su, ambalajlı ise orijinal ambalajında, değilse steril, kapaklı, uygun hacimli, renkli şişelere alınarak soğuk zincir altında (+4, +8 ºC’de) ve alındığı gün 6-8 saat içerisinde inceleme için ulaştırılmalıdır.  Ayrıca numune üzerine gerekli bilgiler de eksiksiz olarak yazılmalıdır. Alınacak numuneden mikrobiyolojik analiz isteniyorsa, musluk kısmının ağzı silinip kurulandıktan sonra musluk birkaç dakika boşa akıtılmalı, ardından kapatılarak alkol emdirilmiş pamuk alevinden geçirilip bir kaç dakika daha boşa su akıtıldıktan sonra yukarıda değinilen şekilde örnek hazırlanmalıdır.

 

Kirliliği tespit edilmiş suların temizlenmesi fiziksel ve kimyasal yöntemlerle mümkündür. Ancak bu işlem zaman almasının yanı sıra, ekonomik olarak da yük teşkil etmektedir. Hatta büyük boyutlu kirlenmelerde bazen tam anlamıyla temizlik de söz konusu olamayabilir. Filtrasyon ve diğer arındırma işlemleri tam temizlik sağlayamayacağı için dezenfeksiyon şarttır. Dezenfeksiyon amacıyla klor, kireç kaymağı, çamaşır suyu, iyot, ozon ve ultraviole ışınlar kullanılır. Depolanan suların temizliği için ise öncelikle depoda bulunan su miktarı, kullanım oranı ve giriş - çıkış için su debisi hesaplanmalıdır. Temizlendiğinden emin olmak adına, temizlik işlemlerinden sonra tekrar analiz yapılmalıdır. Bunun yanında, deniz, göl, ırmak gibi su kaynaklarımızın korunması, kirlendikten sonra temizlenmeye çalışılmasından daha önemlidir. Kaldı ki yüksek hacimli suların kirlenmesi nasıl zaman alıyorsa, temizlenmesi de bir o kadar uzun sürecektir.

 

Dünya nüfusunun sürekli olarak artmasına karşılık, su kaynaklarının sabit olması; bu kaynakların temiz tutulmasını gerektirmektedir. Yaklaşık 150 yıllık içme ve kullanma suları ile ilgili olarak modern bilimsel gelişmeler yaşanmaktadır. Bu gelişmelerin sürdürülebilirliği hepimize düşen tüketim bilinci ve sorumluluğu ile yakından ilgilidir. Belki artık tehlikeye giden süreci geri döndüremeyiz, ancak bilinçli su tüketimi ile yavaşlatabiliriz.

 

 

 

 
Bugün 2 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol